Cape Town - Güney Afrika / South Africa

Cape Town / GÜNEY AFRİKA ( SOUTH AFRICA )
Afrika kıtasının en uç bolgesinde yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti ve bu güzel ülkenin gökkuşağı olarak adlandırılabilecek şehri Cape Town.. Dünyanın en güzel şehirleri arasında yer alan Cape Town da hemen hemen herşeyi bulmak mümkün. Çok araştırma yaptım bu ülke ve şehirle ilgili ve aradıgım farklı kültürü ve istedigim fotografları burada bulacagıma emin oldum gerçekten.. 01 Şubat 2012 günü çıktığım Güney Afrika maceram ise benim için hayatımın en güzel gezilerimden bir tanesi oldu.. Emirates havayolları ile Dubai aktarmalı olarak İstanbul daki kar muhalefeti nedeni ile 2 saatlik bir gecikme yaşansada 02.02.2012 perşembe günü gündüz 11.30 da tam zamanında Cape Town Havaalanındaydım. Seyahatin en güzeli ve en zevklisi birşeyler keşfederek ve en cazip fiyatlarla yapılanıdır :) .. Havaalanından şehir merkezine giden bir otobus buldum ve oradan da bi taksiyle Cape Town un kalbinde Long Street te bulunan Packpackers otelime geldim. Otelim dedigim bir packpackers oteli ve bana verilen 8 yataklı bir odada avrupanın çeşitli yerlerinden şırtcantaları ile seyahat eden seyahatseverler, 1 kanadalı ve bir brezilyalı var.. Ve tabii ki Türkiye den bir de ben :) .. Hemen kaynaşıyoruz ve ufak bi tanışmadan sonra hemen şehri keşfetmem lazım. Herkes cok sıcak ve benimde keyfim yerinde.. Hele Turkiye deki kar yağışından sonra bu sıcak hava bana ilac gibi geliyor.. Recepsiyondan aldıgım bilgi ile Hemen BO KAAP a yürüyorum. Çok yakın hatta otelimin hemen arka sokağında ve ben rezervasyon yaparken yakınlarımda oldugunu tahmin ediyordum.. BO KAAP bir Müslüman mahallesi ve renkli evleri ile tam bir görsel fotograf diyarı, insanın bu renkli evlerin mahallelerinde kaybolası geliyor ve ben istedigim gibi fotograflarımı istediğim acılardan cekiyorum ve arada Müslüman Güney Afrikalı mahalle sakinleri ile sohbet etme imkanlarıda buluyorum. Bo Kaap ta tanıştıgım bir fotografcı birazdan Signal Hill e cıkacagını eger istersem beni de götürebileceğini söylüyor. Onun aracı ile 10 dk lık bir çıkıştan sonra Cape Town un şehir görüntüsü ve Table Mountain e ait fotografları cekiyoruz.. Bugün Table Mountain a yani şehrin en onemli konumu olan Masa Dağı na yogun sisten dolayı cıkış yok ve böylece bende Table Mountain in sisli halini fotograflama imkanı buluyoum Signal Hill tepesinden.. Buradan sonra ise bir sonraki durağım çok merak ettigim Victoria - Alfred Waterfront Limanı.. Burada da hayat cok eglenceli ve zevkli geciyor diyebilirim. Turistler, alışveriş dukkanları, restaurantlar, cocuk oyun sahaları, limanın tarihi otelleri ve yerli halkın dans gosterileri burada. Günümüün geri kalanını burada gecirmeye karar veriyorum ve limandanda şehrin bir gece fotografını almak icin gunbatımını burada bekliyorum. Daha ilk gunden merakla gormeyi arzu ettigim Bo Kaap, Signal Hill, V&A Waterfront gibi öenmli yerleri gorme imkanı ve nihayetinde gunbatımından sonra mavi karanlıkta da gece fotograflarımı cekme imkanı buluyorum. Dualarım mı ? 1 dakikam bile duasız gecmiyor elbette...


03.02.2012 sabahı hazırlanıp çıktım ama henüz nereye gidecegime bir karar vermiş değilim. Bugün spontane takılacağım diyorum kendi kendime.. Resepsiyona Boulders Beach dedim bana trenle veya turlarla gitmemi önerdi ve ben şimdiden kararımı verdim.:) İlk önce yürüyerek tren istasyonuna oradan da o Afrikanın rengarenk havasını hissettiren tren yolculuğu ile 1 saatte Simons Town a geldim. Buradan da 15 dakikalık bir yuruyuşle Dünyaca ünlü Afrika Penguenlerinin bulundugu Boulders Beach a nihayet geldim. Burada Penguenleri izlemek onlara dokunacak kadar yakın olmak gercekten olağanüstü bir deneyimdi benim için. Geri dönüşte ise gelirken yolda tabelasını gördüğüm Stellenbosch İstasyonunda indim. Çünki burasıda bungalow tarzı renkli sahil evleriyle ünlü bir yerdi ve ben burayı nasıl bulabilirim idye düşünürken o geldi beni buldu :) Bugün hem cok farklı bir tren yolculuğu yaptım hemde hem penguenlerin olduğu sahili hemde bungalowların oldugu sahili tek yolculukta keşfetmiş oldum.. Akşam otele dondugumde otelimin çatı katındaki party surpriz oldu benim için ama o kadar çok yorulmuşumki kendimi yatagıma zor attım..
04.02.2012 günü ise artık bir şehir gezisi yapmanın zamanı gelmişti ve Citysightseeing adlı üstü açık kırmızı otobuslerle bu gezi çok daha uygun maliyetle ve daha ayrıntılı yapılabiliyordu. Havanında acık olduğu bir gündü ve ilk olarak nihayet Table Mountain e geldim. Hava cok sıcak ve cumartesi olması sebebi ile bi hayli kalabalık. Uzun bir kuyruk ve beklemenin ardından Table Mountain zirvesine teleferikle cıkıyorsunuz ve beklediginize binlerce kez degiyor. Ne muhteşem manzara ve Cape Town ayaklarınızın altında. Tahmin ettiğimden çok çok farklı, harikulade, tertemiz, kendine ait bir bitki örtüsü ve florası var ve dünyada başka bir yerde goremeyeceğiniz bir görsellik mevcut. Burada hiç sıkılmadan saatlerce kalabilirim ve yaklaşık 3-4 saatimi burada geçirdim hiç sıkılmadan. İnanılmaz şehir ve dağ manzaraları ile büyülendim. Dağın uçurumlarında ve kayalıklarında şehri izlemek inanılmazdı. Table Mountainden inişimde her 15 dakika da bir gelen kırmızı otobuslerle Cape Town un ve dünyanın ünlü isimlerine evsahipliği yapan Camps Bay sahiline geldim ve artık çok acıktım. Buranın da en ünlü restorantlarından Cafe Caprice te cok şık bir yemekle karnımı doyurdum. Yemekten sonra sahilde biraz yürüyüş ve dinlenme beni kendime getirdi. Akşamki programda ise Signal Hill den günbatımını izlemek vardı ki, çok kalabalık bir insan toplulugu bu günbatımını izlemeye buraya gelmişti.. Gün boyunca gezilerim ve cektigim fotograflar muhteşemdi.
05.02.2012 .. Bugünün programını dünden hazırladım ama her zaman olduğu gibi Long Street caddelerinde koşarak son anda yetiştim otobüse .. İlk olarak Constancia Wineland Şarap Çiftlikleri... Burası Cape Town un en eski şarap çiftliği ve turistlerin uğrak yeri, gerek doğası gerekse bulundugu konum itibari ile çok hoş bir yer ve insan kendini yuzyıl oncesine bir bakış atmış gibi hissediyor. Bundan sonraki duragım ise Bird Park.. Burası küçük ama çok sayıda kuş barındırması ile gezmesi eglenceli bir kuş parkı.. Ve bugunun son durağı Kirstenbosch Botanic Garden, burası tek kelimeyle muhteşem. Dunyanın sayılı botanik bahceleri arasında yer alıyor ve buraya tam gun ayırmak bile yetmeyebiliyor.. Özellikle botanik bahcelerin yanında kuş ve kelebek yogunluğu oldukca fazla ve bende istedigim kelebek ve kuş fotograflarını burada yakaladım diyebilirim. Dinlenmek ve doğa ile başbaşa kalmak için son derece ideal biryer. Ayrıca her pazar akşamları duzenlenen rock konserleri ile de yerli halkın hem dinlenme hemde eğlence merkezi de diyebilirim. Gün artık benim için oldukça dinlendirici ve farklı oldu yarın için gerektiği kadar enerji depoladım ve yarının programı için akşamdan Ümit Burnu turu satın aldım..
06.02.2012 sabahı erkenden bir minibüs ile beni otelimin önünden aldılar ve diğer tura katılan arkadaşlarla birlikte toplam 10 kişi Cape Point ( Ümit Burnu ) yolculuğumuz başladı. İlk durağımız ve mola yerimiz Hout Bay oldu. Burası Seal Island a ( Fok Adası ) giden teknelerin kalktığı küçük bir sahil kasabası ve fok balıkları denizde ve sahilde özgurce hareket ediyorlar. Buradan hareketle aracımız dünyanın sayılı kıyı ve muhteşem bir okyanus manzarası ile cevrili bol virajlı yollarından ilerleyerek ikinci molasını Chapmans Peak te veriyor. Buradan Hout Bay in muhteşem manzarası bi harika.. Üçüncü durak noktamız ise Boulders Beach.. Ben buraya trenle daha önce gelmiştim ve harika bir gun gecirmiştim ama bu günübirlik Ümit burnu turunun icinde tekrar gelmek daha yeni ve guzel fotograflar cekebilmek anlamına geliyordu benim için .. Ve artık son durak Cape Point idi. Cape Point e gelmeden önce turun bir surprizi vardı ve çok eglenceli oldu. Yolda durup hepimize birer bisiklet ve kask verdiler ve biz bisikletlerle bir süre Ümit burnu yarımadasında bisikletlerle yolculuk yaptık ve yolun belirli bir noktasında tekrar aracımıza geri geldik. Herşey cok eglenceli geciyordu ve asıl babunları merak ediyorduk. Ve nihayet babunlarda koloni halinde yollara dökülmüşlerdi .. Bir çete gibi yoldan gecen aracların önüne atlıyorlar ve yiyecek istiyorlar ama tehlikeli olduklarıda bir gercek sonucta vahşi hayvanlar ve sevimli gorunuşleri kimseyi aldatmasın. Artık Cape Point i gezme zamanı geldi. Burası doğal bir park halini almış ve dunyanın çeşitli yerlerinden gelen tum turistler bu muhteşem doğayı, Atlantik ile Hint Okyanusunun birbirinden ayrıldığı noktayı gormeye geliyorlar. Yaklaşık 2 saat gibi kaldıgımız bu yarımadada yuruyuş parkuru ve en tepede teleferikle ya da yuruyerek te cıkabileceginiz deniz feneri de mevcut. Dediğim gibi burası dogal bir park ve her an karşınıza deve kuşları ve çeşitli geyik ve benzeri hayvanlar cıkabiliyor ve bu da gezinizi daha da zevkli hale getirebiliyor. Artık günün sonuna dogru buradan ve bu panoramik şölenden ayrılma zamanı geliyor. Cape Town dan yaklaşık 2 saat sürüyor bu yolculuk ve mutlaka görülmesi gereken bir mekan olarak Ümit Burnu aklımda hep özlemle kalacak..
07.02.2012 sabahı ise programımda Hout Bay var.. Hout Bay daha önce söyledigim gibi Seal Island a giden teknelerin duragı olan kucuk bir balıkçı kasabası. Burada dün Ümit Burnuna giderken mola vermiştik ama benim buraya gelme amacım buradan teknelere binerek Seal Island a yani Fok Balıklarının oldugu adaya giderek onları gercek dogal ortamlarında gormek ve fotoğraflamak.. Sıradaki tekne ile biletimi alıyorum ve yolculuk başlıyor. Yaklaşık 15 dakika kadar bi sure ile Hout Bay ın etrafını dolanıyor teknemiz ve binlerce Fok birarada .. Fokları bu küçücük ada parçasında, bu doğal ortamlarında görmek ve fotograflamak harika bir duygu ve tarif edilmez hatıralar bırakıyor bende. İzlemeye doyum olmuyor. Oynuyorlar ve guneşleniyorlar. Bu kadar eğlenceli bir ortam olacagını düşünmüyordum. Buradan artık Camps Bay sahiline gittim ve sahilde terliklerimi cıkartıp, Atlantik Okyanusunun buz gibi sularına ayaklarımı sokarak denizin ve kumsalın tadını cıkarmaya başladım. O kadar şanslıyım ki bu gezilerimde hep görmek istedigim Zulu Kabilesi dansçıları da sahilde dans gösterisi yapıyorlardı. Onları izlemek ve fotoğraflamak ta günün sürprizi oldu benim için. Günün sonuna dogru artık Signal Hill e gece fotografları cekimi için gitmeye karar verdim. Signal Hill de gece fotografları için hazırlıklarımı yaptım. Fotograf cekecegim noktaların keşiflerini tamamladım ve işte gün de geceye karışıyor .. Muhteşem bir şehir manzarası var.. Cape Town gece görüntüsü ve ışıkları ile ayaklarımın altında. Harika gece fotografları beni fazlasıyla memnun ediyor. Ama bi sorun var ki buradan nasıl şehre donecegim konusu .. Elbette otostopla .. Kendileri de fotograf cekimi icin gelen bir çifte beni aşağıya götürebilirmisiniz diye soruyorum ve çok teşekkurler beni de giderken arabalarına alıyorlar. Ve Long Street e kadar beni bırakıyorlar.. Benim ise gökyuzundeki Dolunay aklımı çelmiş durumda ve otele gelir gelmez odada uzerimi degiştirip biraz dinlendikten sonra çatı katına cıkıp Dolunay fotograflarıyla günü sonlandırıyorum.. Artık Cape Town daki günlerim azalıyor ve yorgunluga biraz katlanmam gerekiyor..
08.02.2012 gunune geldigimde ise artık ben bu şehirde yapılacak en önemli şeylerden bir iki tanesini en sona bırakmıştım. Bunlardan ilkini bugun halletmeliydim ama bu biraz digerlerine göre zordu. Tehlike ve güven sorunu vardı bunun içerisinde. Diğer programımı yarına ayarladım ve ilk program Imızamo Yethu Township ; Burası siyah yerli halkın teneke barınak evlerinde yaşadıgı dar sokakları ve yoksullugu ile belgesellere bile konu olan ve buraya bir rehber olmadan veya yanınızda yerli halktan biri olmadan giremeyeceginiz bir yerdi ve bir olay olsa polisin bile girmeye cesaret edemeyeceği bir bölge.. Zaten giren kendisi geri cıkmak istese dahi cıkışı da bulabilecegini pek sanmıyorum .. Ben bu sıcakkanlı insanlara guveniyorum ve buraya girmek istedigimi soyluyorum. Bolgenin dışında kalan bir durakta telefonla ayarlanan bir rehberle tanıştıktan sonra rehber eşliginde bolgeye giriş yapıyorum. Rehber herkesle konuşuyor ve selamlaşıyor bu esnada ben de fotograflar cekiyorum. Butun cocuklar etrafımı sarıyor, onlarla icice olmak ve sanki bir elci gib burada bulunmak beni cok etkiliyor burada. Biz halimize binlerce kez şükretmeliyiz. Herkes selam veriyor konuşmak istiyor. Herkes cok sıcakkanlı ve hicte korkulacak bi durum gozukmuyor şu anki duruma gore. Bölgenin her tarafını geziyoruz. Rehber devamlı bana ırkçılık zamanında cekilen çileleri ve halkın nasıl yaşadığını anlatıyor. Bazı teneke barınakların icini de gezdirmeyi de ihmal etmiyor. Çok farklı ve kendilerine özel bi yaşam kurmuşlar burada..
Diğer yapmadıgım aktivite olarak burada bir safari macerası idi benim için ve bu nedenle 09.02.2012 gunu de Cape Town a 2 saatlik bir mesafede olan Akila Safari Park a yola cıkıyorum. Akila Safari Park aslında tam bir safari dogal ortamı degil ama oldukca geniş bir bolgede Afrikanın Big 5 dedikleri beş buyuk hayvanın burada bu safari de gormek mümkün. Sabah saatlerinde yola cıktıgımız 4x4 jeeplerle başlıyor safari macerası ve oglene kadar suruyor. Hippototan, Gergedan, Zebra, Fil, Aslan, Buffalo ve Antilopları sırayla goruyoruz bu kucuk safaride.. Çok guzel fotograflar ve eglenceli dakikalar geciriyorum burada.. Bu son aktivite ile Güney Afrika Cape Town seyahatimde yapılacaklar listemdeki tüm aktiviteleri son derece guzel ve zamanında aynı zamanda da tadına vararak bitirmenin mutlulugunu yaşıyorum. Artık Türkiye ye dönmeme 2 günüm var ve ben yarını Long Street ve cevresini gezerek ve alışveriş yaparak gecirmeyi planlıyorum. 10.02.2012 günü günümü alışveriş ve ufak gezilerle geciriyorum. Greenmarket Square yerli hediyelik eşyaları satın alabilecegim bir yer ve Afrikaya ait aradıgınız tüm hediyelik eşyaları buradan satın alabiliyorsunuz. Bir sonraki gün ise yani 11.02.2012 günü yine şehir de dolaşarak vakit gecirecem ve havaalanına gidiş yolculugum başlıyor. Akşam 17.00 da kalkacak olan ucagım Allahın izniyle Dubai aktarmalı olarak İstanbula varacak. Artık Cape Town da son saatlerim ve buradan çok guzel anılar ve deneyimlerle inşallah birdaha gelmek nasip olur diyerek ayrılıyorum.

1 yorum: