ALMANYA / KÖLN ( Colognia / GERMANY )

ALMANYA / KÖLN ( Colognia / GERMANY )
Zaman akıp gidiyor ve bu gecen zaman içerisinde ben hangi farklı ülke ve şehirlere gidebilirim diye planlar ve araştırmalar yapıyorum. Her zaman soyledigim gibi gidecegim yer hem kultur, hem inanç, hem yaşam şekli, gorselligi ve gezilebilirligi ile bana hitap etmeliydi. Daha önce hic Avrupaya gitmemiştim ve gitmeyi de dusunmuyordum. Dünyada o kadar cok gezilecek yer varki Avrupa da biryer listemin sonlarında yer alıyordu diyebilirim. Ancak öyle bir surpriz oldu ki benim için Avrupa ya giden kapılar ardına kadar acıldı ve ilk gidecegim yer Almanya Köln seyahati olacaktı. Yaklaşık 5 gece 6 gunluk bi seyahatti ve gitmeden önce Gidecegim yerlerle ve şehirle ilgili bilgileri biriktirmeye başlamıştım bile. Araştırmaya başladıkçada gittiğim şehrin ne kadar guzel bir yer oldugunu ve benim için bu durumun iyi vakit gecirmek ve çok guzel fotograflar yakalamak oldugunu tahmin edebiliyordum. Artık sabırsızlanmaya başlamıştım ama bi sorun şu vize işi idi ve Schengen vizesinden nefret ediyorum.
Artık yolculuk zamanı ve 15.07.2012 günü akşamı Pegasus Havayolları ile Köln / Bonn Havaalanı yolculugumuz başlıyor. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Köln / Bonn havaalanındayım. Bilindigi uzere Almanya Türk nufusunun çok yogun oldugu bir ülke ve kendinizi sanki Türkiye de gibi hissediyorsunuz. Birde sanılanın aksine Alman vatandaşları ve çalışanları cok sıcakkanlı insanlar. Tüm seyahatim boyunca hepsi cok yardımsever ve guleryuzlu geldiler bana. En onemli ozellikleri elbetteki disiplinleri ve calışmaları. Altyapıları, yolları, binaları ve ulaşım ( tren ) agları son derece guzel ve başarılı. Hic tahmin edemedigim ve bana ilginc gelen bir iki konu varki bir tanesi yagmurun yagmadıgı bir gun bile gecirmedim , digeri ise havanın saat tam olarak 22.00 gibi kararması beni cok şaşırttı . Almanlar bu yagmur olayına cok alışkınlar ve şemsiyeleri ve giyimleri ile her zaman yagmura hazırlar. Spor ise hayatlarının bir parcası, hemen hemen herkes bisiklete biniyor, koşuyor ve yuruyuş yapıyor. İşte o zaman anlıyorsunuz bu adamlar dünyadaki spor organizasyonlarında neden bu kadar başarılılar. Elbette disiplin ve çalışma..
Köln bambaşka bir şehir, tam bir müze, Köln katedralinin oldugu bölgeyi ilk gunden keşfediyorum. Katedral Kölnün kalbi ve tüm turistler, gençler, sırtçantalılar ve ögrenciler buraya akın ediyor. Tüm tren baglantılarının son duragıda elbette burası.. Buradan istediginiz şehire hatta Parise, Amsterdam a ya da Frankfurta buradan hızlı trenlerle yolculuk yapıyorsunuz. Tren garından cıktıktan sonra koskoca katedral karşılıyor sizi, şu ana kadar gordugum en buyuk kilise diyebilim ki zaten Avrupanın da en buyuk kilisesi burası. Dom Kilisesi olarak bilinen tarihi katedral Hristiyanlığın Katolik mezhebi için açılmış bir ibadethane ve 1248 yılında yapımına başlanan katedralin yapımı 632 yıl sürmüş en sonunda da 1880 yılında hizmete açılmış. Katedralin içini gezmek sadece insanın yarım gününü alıyor diyebilirim. Katedral o kadar büyük ki içeriye de farklı noktalardan giriş ve cıkış kapıları mevcut. Benim çıkış kapısı olarak belirledigim arka taraftaki kapıdan cıktıgınızda Büyük Dom otelinin onune ve büyük meydana geliyorsunuz. Bu meydanın takibinde trafiğe kapalı olan sokak cok hareketli ve kalabalık, etrafındaki alışveriş merkezleri ile gezmesi cok zevkli, burada ve katedralin olduğu meydanda kendi yeteneklerini sergileyen ve gösteri yapan insanları bulabilirsiniz ve bunları izlemek ve fotograflamak ta gayet zevkli. İşte üstteki fotograftada bunlardan sadece bir kare..
Şehri ikiye ayıran ve aslında Köln e hayat veren Ren ( Rhein ) Nehri burada hayati önem taşımakta ve nehirde karşıya gecişleri ise meşhur Hohenzollern Köprüsünden yaya veya bisikletli olarak yapabiliyorsunuz. Hohenzollern Köprüsünün uzerindeki kilitler ise cok buyuk ilgi odagı ve harika bir goruntu sergiliyor. Ve nehrin hemen kıyısında Alstadt Bölgesi varki Kölnun meşhur birası ve ulusal içeceği olan Kölsch ün tadına bakıp kendinizi dinlendirebilieceginiz cok guzel barlar burada bulunuyor. Kolonyanın bir nevi anavatanı olan Köln şehri adını Colognia yani kolonyadan almış ve kolonya dunyaya ilk olarak buradan cıkmıştır. Şehirde herşey o kadar cok içice ve duzenliki Gar, Katedral, Hohenzollern Köprüsü, Alstadt Evleri ve Ren Nehri hepsi aynı bolgede ve yuruyerek birbirleine geçiş mesafesindeler. İşte bu durumda hem gezmeyi, hemde herşeyi yorulmadan bir arada keşfetmeyi kolaylaştırıyor ve benim için en önemlisi bir fotograf karesinde hepsi bir arada mukemmel gece fotografları ve gorulmeye deger bir manzara sunuyor insana. Yaklaşık 2-3 gunumu bu bölgeyi keşfetmekle geciriyorum ve daha sonraki günlerde Türklerin daha yogun oldugu Mülheim, ve Küçük İstanbul dedikleri Keupstrasse gibi yerleri de gezmek ve keşfetmek benim icin cok farklı oluyor, bu bölgede o kadar cok kebapçı dönerci var ki kendinizi gercekten Türkiye de bir yerde hissediyorsunuz , gün içerisindeki bu seyahatlerimi otobüsle durak durak inip binerek yaptım ve Porz Markt ile Mülheim de bulunan ve bir sürede dinlenme imkanı bulduğum yemyeşil doğal park en begendiğim yerlerden bir iki tanesi oldu.
Aklımda kalan yerlerden bir tanesi de Köln merkezde bulunan Köln Hayvanat bahcesi ve Florasıydı ki burayı da gezip görmeden geri dönmemeliydim. Ren Nehri kıyısından yuruyerek 15 dakikalık bir yürüyüş mesafesi ile gidilebiliyor buraya ama hayvanat bahcesinin hemen yanında yer alan Flora benim daha cok ilgi alanıma girdiginden ben soluğu orada alıyorum. Burası cok büyük bir bitki çeşitliliğine sahip ve ben 1 gunumu de burada gecirip harika fotograflar alıyorum . Benim için sürpriz olan bu Almanya seyahati, yine cok değerli fotoğraflarla ve güzel anılarla sona eriyor. Akustik ve tarihi yapısı ile Köln sokakları her zaman cok renkli, gösteriler yapan sanatçıları ile, meşhur Kölsch Birası ve kültürü ile, dünyaya sundugu kolonyası, katedrali ve Ren nehri ile bende iz bırakan bir şehir olarak artık kayıtlarımda..

1 yorum: